HIV/AIDS

GENEL BİLGİLER

AIDS (Edinilmiş Bağışık Yetmezlik Sendromu), insan bağışık yetmezlik virüsü (HIV) ile ortaya çıkan bir hastalıktır. HIV, İngilizce, Human Immunodeficiency Virus (insan bağışık yetmezlik virüsü) kelimelerinin baş harflerinden oluşmuştur. Adı, 1980’li yıllardan bu yana sık duyulmakta olan bu hastalık, önceleri sadece eşcinsel erkeklerin hastalığı gibi algılanmıştır. Günümüzde ise en sık karşıt cinsel (heteroseksüel) ilişkiyle, kan ile temas sonucunda ve anneden bebeğe bulaştığını bildiğimizden, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bir hastalık olarak tanımlanmaktadır.
 
HIV, vücudun mikroplara ve kanserlere karşı savunmasında önemli bir role sahip olan akyuvarları enfekte eder. Bu enfeksiyon sonucunda akyuvarlar önce işlevlerini kaybeder, daha sonra da ölürler. Akyuvarların kaybı, vücudun mikroplara ve kanserlere karşı savunma sisteminin çökmesi anlamına gelir. Böylece, HIV/AIDS hastalarında çok basit mikroplar, ciddi ve ölümcül hastalıklara yol açabilirler ya da hızlı ilerleyen kanserler ortaya çıkabilir.


Belirtiler

Birincil HIV enfeksiyonu (Akut enfeksiyon)
Virüs vücuda girdikten 2-4 hafta sonra, ateş, lenf bezlerinde büyüme, döküntü, kas ağrısı gibi özgül olmayan yakınmalar oluşturabileceği gibi, hastaların büyük bölümünde bu dönem hiçbir belirti olmadan da geçirilebilir. Birkaç hafta sürebilen bu dönemde standart tarama testleri ile tanı koymak güçtür. Hastanın en bulaştırıcı olduğu dönem akut enfeksiyon dönemidir.
 
Sessiz dönem
Bu dönem geçtikten sonra, virüs vücutta hiçbir belirti yapmadan ortalama 7-10 yıl kadar taşınabilir. Bu süre içinde kişinin bulaştırıcılığı devam eder. Belirtisiz süre bazen birkaç yıl kadar kısa, bazen de 10 yıldan çok daha uzun olabilir.
  
İleri dönem (AIDS) 
Hiç tedavi görmeyen kişilerde hastalık ilerler ve hasta AIDS dönemine girer. Virüs vücudun savunma sistemini giderek daha fazla zayıflattığından, bu döneme kadar hiçbir tedavi görmemiş hastalar, ilerleyen evrede enfeksiyonlara ve kanserlere karşı tüm dirençlerini yitirirler; çeşitli organlarında kanserler ve enfeksiyonlar oluşur.
 
Hastalarda aşağıdaki belirtiler ortaya çıkabilir: 
Sık ve kolay hastalanma 
Uzun süren yüksek ateş
İleri derecede istemsiz kilo kaybı 
Uzun süren öksürük 
Tekrarlayan yaygın uçuklar 
Ağızda pamukçuk 
Ağır ishal
 
Hastalar bu dönemde de yıllarca kalabilir ve bulaştırıcılıklarını sürdürürler.
Bu dönemde de hiçbir müdahale yapılmadığı takdirde hastalık ölümle sonuçlanır.
 
 
Bulaşma yolları

Günümüzde hastalığın en sık bulaşma yolu cinsel ilişkidir. Tüm dünyadaki HIV/AIDS olguları dikkate alındığında en sık karşıt cinsel (heteroseksüel) ilişki ile bulaştığı bilinmekteyse de, aslında cinsel ilişkinin her şekli (vajinal-kadın cinsel organı yoluyla, anal-makattan, oral-ağız yoluyla) ile virüsün bulaşması söz konusudur. Bunlar içinde en riskli olanı, kanama ve zedelenme olasılığının yüksek olması nedeniyle makattan (anal) ilişkidir. Korunmasız bir ilişki sırasında virüsün, hasta bir erkekten kadına bulaşma riski, hasta bir kadından erkeğe bulaşma riskinden yaklaşık 10 kat daha fazladır. Yani virüsün erkekten kadına bulaşması, kadından erkeğe bulaşmasına göre daha kolaydır. Ayrıca, cinsel bölgede yaralar ile seyreden diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar da HIV’in bulaşma riskini artırır. Aşağıda çeşitli ilişki şekillerinde HIV bulaşma riski belirtilmiştir.
 
Anal-alıcı ilişkide 1:30-1:100
Anal-verici ilişkide 1:1000
Vajinal ilişkide kadın için 1:1000, erkek için 1:10.000
Alıcı oral ilişkide, boşalma da olması durumunda 1:1000
Diğer davranışların (örneğin; boşalma olmaksızın oral ilişkide kadın ve erkek için ve kadına uygulanan oral ilişki için) HIV bulaş riski bilinmemektedir.
Virüs, hasta hamile kadından bebeğine, doğumdan önce, doğum sırasında veya doğumdan sonra emzirme yoluyla da geçebilir. Hiçbir önlem alınmadığı takdirde bulaşma riski %30-40 civarındadır.
Diğer bir bulaşma yolu ise hasta kişilerin kanının ya da organlarının başka bir kişiye naklidir. Virüsü taşıyan bir ünite kanın nakledilmesi sonucunda bulaşma riski %95 civarındadır.
 
Hasta kanı ile kirlenmiş kesici-delici aletler ile yaralanma da, nadir olmakla birlikte, HIV bulaşmasında önem taşıyan bir yoldur. Bu tür bir bulaşmanın riski 1:300 civarındadır. Bulaşmada, enjektör, cerrahi aletler ve diş hekimliğinde kullanılan aletler gibi tıbbi araç-gereç rol oynayabileceği gibi, manikür-pedikür aletleri, jilet, ustura, dövme aletleri, akupunktur iğneleri ve kulak delme aletleri gibi günlük kullanımda olan araç-gereçler de önem taşıyabilir. Damar içi yoldan uyuşturucu madde bağımlılığı olan kişilerin, aynı enjektörü ortak kullanmaları, günümüzde, özellikle de gelişmiş ülkelerde, sıklığı giderek artan bir bulaşma yoludur. Bulaş riskini artıran faktörler, kesici-delici yaralanmanın derinliğinin fazla olması, iğnenin boşluklu olması, iğne üzerinde gözle görülür miktarda kan olması ve kaynağın ilerlemiş hastalığı olmasıdır. Virüs içeren kanın mukozaya (göz, ağız içi gibi) sıçraması halinde bulaş riskinin ne kadar olduğu bilinmemekte, ancak çok düşük olduğu tahmin edilmektedir.

Aşağıdaki yollarla HIV bulaşması söz konusu değildir 
Aynı ortamda bulunmak, aynı havayı solumak
Dokunmak, sarılmak, öpüşmek
Aynı kaptan yiyip içmek
Giysileri ve eşyaları (kesici-delici aletler hariç) paylaşmak
Hapşırmak, öksürmek
Hasta kişinin tükürük, gözyaşı, idrar, dışkı, kusmuk, balgam gibi sıvıları ile (görünür miktarda kan içermemeleri koşulu ile) temas etmek
Tuvaleti, banyoyu ortak kullanmak
Kondom kullanarak cinsel ilişki
Sivrisinek ısırması
 
Tanı
 
Hastalığın tanısı, hastadan alınan kan örneğinin incelenmesi ile olasıdır.

ELİSA yöntemi ile yapılan bu test, ülkemizdeki birçok sağlık kurumunda mevcuttur (aşağıya bakınız).
 
Ancak kan örneğinin ELİSA testinde olumlu bulunması, kişinin hasta olduğu anlamına gelmez; çünkü bu testlerde yalancı olumluluklar olabilir.
 
ELİSA testinde olumlu bulunan kan örneği, başka bir test yapılarak doğrulanmalıdır. Bu doğrulama testleri, TC Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen referans merkezlerinde yapılmaktadır. İstanbul, İzmir ve Ankara’da doğrulama merkezleri bulunmaktadır.
 
Doğrulama testinin de olumlu bulunması halinde kişinin HIV ile enfekte olduğu söylenebilir.
 
ELİSA testi, virüs vücuda girdikten hemen sonra pozitifleşmez. Hastalığın saptanabilir hale gelmesi, virüsün vücuda girişinden sonraki 15-45 gün içinde olmaktadır. Bu durumda, kuşkulu bir temastan söz eden kişide ilk yapılan testin negatif (temiz) bulunması yeterli değildir. Temastan 45 gün sonra test tekrarlanmalıdır.
 
Bazı ülkelerde, evde uygulanabilen testler kullanıma sunulmuştur. Ancak bu testlerin yapılmasında bazı sakıncalar bulunmaktadır. Yukarıda da değinildiği gibi, testin bir kez negatif bulunması, o kişinin virüs taşımadığı anlamına gelmez; test mutlaka tekrarlanmalıdır. Ayrıca, her pozitif test de kişinin virüs taşıdığını göstermez. Danışmanlık almadan, evde uygulanan testlerde, bu sonuçların yanlış değerlendirilmesi ve yanlış sonuçlara varılması mümkündür. HIV testleri yapılmadan önce ve yapıldıktan sonra mutlaka bir uzman ile görüşülmeli ve test sonuçları bu kişi tarafından yorumlanmalıdır.
 
Hastalığın erken saptanması, hastalık ilerlemeden müdahale edilmesine olanak tanır. Bu nedenle, riskli davranışta bulunan kişilerin, kendilerinde hiçbir belirti olmasa da test yaptırmaları önemlidir.

Test yaptırılabilecek kuruluşlar
Devlet hastaneleri
Eğitim-araştırma hastaneleri
Üniversite hastaneleri
Özel hastaneler
Özel laboratuvarlar
Sağlık Müdürlükleri halk sağlığı laboratuvarları
 
Tedavi
 
Virüsün vücuttan tamamen uzaklaştırılması hâlihazırda mümkün değildir.
 
Mevcut ilaçlar ile hastanın ömrünü uzatmak ve yaşam kalitesini artırmak olasıdır.
 
Yaşam süresi, kişinin bağışıklık sisteminin hastalanmadan önceki durumu, hastalık etkenleriyle karşılaşma sıklığı, tedavi görüp görmemesi gibi birçok faktöre bağlı olarak kişiden kişiye farklılık gösterebilir.
 
Doğru zamanda tedaviye başlayan ve tedavisine tam uyum gösteren bir kişi, AIDS aşamasına hiç gelmeden yaşamını sürdürebilir.
 
Hasta olduğundan kuşkulanan veya hasta olduğu belirlenen kişi, hiç vakit kaybetmeden bir Enfeksiyon Hastalıkları uzmanına başvurmalıdır.
 
Hastalığın hangi aşamasında tedaviye başlanacağı, hangi ilaçların ne süre ile kullanılacağı, hastanın hangi sıklıkta kontrole gelmesi gerektiği gibi konular, hekim tarafından belirlenir. Günümüzde kabul gören yaklaşım, hastanın HIV pozitif saptanır saptanmaz tedaviye başlaması doğrultusundadır.
 
Hastalığın kontrol altına alınmasında, hastanın tedaviye uyumu en önemli unsurdur. Bu nedenle, hastanın hekime tam güven duyması ve hekim ile iyi bir iletişim kurması gerekir.
 
 
HIV Enfeksiyonundan Korunma
 
Hastalığı önleyecek bir aşı henüz geliştirilmemiştir. Hastalığı edinme riski yüksek olan kişilerde günlük ya da cinsel ilişki ile bağlantılı olarak bazı ilaçların ağızdan kullanılması ile HIV bulaşlarının önlenebildiğini gösteren bazı güncel çalışmalar bulunmaktadır. Ancak bu ilaçlar, bu amaç için kullanılmak üzere ülkemizde lisanslı değildir.
 
HIV/AIDS’ten korunmada en önemli yol, cinsel ilişki sırasında ve cinsel ilişkinin her çeşidinde daima kondom (kılıf, kaput) kullanmaktır.
Tedavi kullanmakta olan HIV ile enfekte kişilerde bulaştırıcılık azalmaktadır.
Anneden bebeğe bulaşmanın önlenmesi için aşağıdaki uygulamalar yapılmaktadır:
Annenin gebeliği boyunca tedavi kullanması
Bebeğe doğumdan sonra koruyucu tedavi verilmesi
Annenin doğumdan önceki viral yükünün yüksek olması durumunda doğumun sezaryen ile yaptırılması
Annenin bebeğini emzirmemesi


 
CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR

B ve C Hepatitleri


Hepatit karaciğer iltihabı demektir. Hepatitlerin en sık nedenleri virüslerdir. Bu etkenlerle oluşan sarılığa bulaşıcı sarılık denir.
Viral hepatilerden en önemlileri olan B ve C hepatitleri cinsel ilişkiyle, kan yoluyla, anneden bebeğine anne karnında, doğum sırasında veya doğumdan sonra yakın temas ile bulaşır. Bu hastalıklar genellikle hiçbir klinik belirti vermeden veya fark edilmeyen hafif bulgularla, bazen de sarılıkla geçirilebilir.
B ve C tipi hepatit geçiren bazı kişiler bu virüsleri ömür boyu taşımaya devam ederler. Bunlara taşıyıcı denir. Ülkemizde B hepatiti taşıyıcısı oranı %5-10 iken, C tipinde bu oran %0,5'dir. Hepatit C ile karşılaşan kişilerin %80'i taşıyıcı olur ve bunların da %20-30'unda siroz gelişir. Bu da toplumumuz için ne kadar önemli bir sağlık sorunu olduklarını göstermektedir. Taşıyıcılar hem bu virüsleri etrafa yayarlar, hem de kendilerinin ileride karaciğer yetmezliği, siroz veya karaciğer kanserine yakalanma riskleri vardır.
B hepatitinden korunmak için etkili aşı vardır fakat C hepatiti için henüz böyle bir aşı geliştirilememiştir. B ve C hepatitlerinden korunmak için cinsel ilişki sırasında prezervatif (kondom, kılıf, kaput) kullanılması, taşıyıcı bireylerin kan bağışında bulunmaması, hepatit B virüsü ile karşılaşmamış kişilerin aşılanması, kan ile kirlenmiş kesici-delici aletlerin ortak kullanılmaması önerilir. Ayrıca hepatit B taşıyıcısı annelerin bebekleri de doğumdan hemen sonra aşı ve serum ile korunmalıdır.
Kronik B hepatitinin tedavisinde kullanılabilecek ilaçlar bulunmakla birlikte, bunlar ile elde edilen başarı oranları yüksek değildir. Hepatit C için yakın tarihte kullanıma sunulmuş ilaçlar ile bu hastalıktan tamamen kurtulmak büyük oranda mümkün hale gelmiştir


Gonore

Gonore cinsel yolla bulaşan hastalıklar içinde, en sık karşılaşılanlardan biridir. Halk arasında bel soğukluğu olarak da bilinmektedir. Genellikle mikrop bulaştıktan sonraki ilk 10 gün içinde hastalık belirtileri ortaya çıkmaktadır. Hastalık erkeklerde genellikle idrar yaparken yanma, ağrı ve cinsel organın ucunda irinli krem renginde bol akıntı ile ortaya çıkar. Kadınların %50’sinde belirti yok veya çok azdır. Kadınlardaki başlıca belirtiler akıntı, idrar yaparken ağrı, adet düzensizliği, karın ve kasık bölgesinde ağrıdır. Mikrop, hasta kadınlardan, doğum sırasında bebeklerine geçebilir ve bebekte göz iltihabına yol açabilir. Cinsel yönden aktif kişilerde, yukarıda tanımlanan belirtiler görüldüğünde, tanı ve tedavi için mutlaka doktora başvurulmalıdır. Tedavisi mümkün olan ve mutlaka tedavi olması gereken bir hastalıktır. Gonore nedeni ile tedavi edilen hastaların eşlerine de aynı tedavi uygulanmalıdır. Korunmada en geçerli yol kondom (kaput, kılıf) kullanmaktır.
 

Herpes Genitalis (Genital Uçuk)

Herpes simpleks virüsü tip1 veya tip 2’nin neden olduğu cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır.
Virüsle ilk kez karşılaşma sonucu gelişen genital uçuk (herpes), ateş, bulantı, kas ve eklem ağrıları gibi belirtilerden sonra veya bu belirtiler hiç olmadan, kadınlarda dış ve iç cinsel organlarda, erkeklerde peniste kızarıklık, şişlik, yaygın veya gruplar halinde içi su dolu kabarcıklar şeklinde ortaya çıkar. Bu kabarcıklar kısa sürede ağrılı, yüzeysel yaralara dönüşür. Hastada idrar yaparken yanma ve akıntı olabilir.
Yaralar tedavi edilmese de 3- 5 günde kendiliğinden kaybolabilir. Ancak zaman zaman tekrar eder. Tekrarlar genellikle daha hafif seyreder.
Bu tür şikâyetlerin varlığında hekime başvurulmalıdır.
Hastalığın ilaçla tedavisi mümkündür. Ancak tedavi, hastalığın tekrarlamasını önlemez.
Gebelikte anneden bebeğe herpes enfeksiyonu geçebilir ve bebekte ölümle sonuçlanabilecek hastalıklar oluşabilir. Gebelerde enfeksiyonun riskli olup olmadığına hekim karar vermeli ve gerekiyorsa doğum sezaryen ile olmalıdır.
Hastalığın yayılmasını engellemek için, deri belirtilerinin olduğu dönemlerde cinsel ilişkiden kaçınılmalı veya ilişki sırasında kondom (kaput, kılıf) kullanılmalıdır. Ancak kondomum örtmediği deri bölgelerinde de yaralar olabileceğinden kondom tam koruyuculuk sağlamayabilir. Ayrıca, enfeksiyon bazen belirtisiz de geçirilebildiğinden, sessiz virüs atılımı yoluyla da bulaşma olabilir. 
 

HIV/AIDS

AIDS HIV adı verilen mikrobun yaptığı bulaşıcı bir hastalıktır.
HIV, vücudun hastalıklara karşı direncini kıran bir mikroptur. Hastalık belirtileri, HIV’in vücuda girmesinden 1-2 yıl kadar kısa veya uzun 10-15 yıl kadar uzun bir süre sonra ortaya çıkabilir. Bu süre içinde kişide hiçbir hastalık belirtisi olmayabilir, ancak birey mikrobu taşımakta ve bulaştırmaktadır.
HIV'in en önemli bulaşma yolu cinsel ilişkidir. Bunun dışında kan yoluyla ve anneden bebeğe doğum sırasında ve emzirme ile de bulaşabilir.
Hastalıktan korunmak için halen en güvenilir yol cinsel ilişki sırasında prezarvatif (kondom, kılıf, kaput) kullanmaktır. Kan ve kan ürünlerinin kontrolleri yapıldıktan sonra kullanılması, şırınga, tıraş bıçağı, manikür aletleri, diş fırçası gibi aletlerin ortak kullanılmaması da korunma açısından önemlidir.
HIV aynı ortamda bulunmakla, deriye dokunma, tokalaşma, öpüşme, tükürük, ter, gözyaşı, öksürme, hapşırma, yiyecek ve içecekler, çatal, kaşık, tabak, telefon, sinek sokması, tuvalet, banyo, deniz ve yüzme havuzlarından bulaşmaz.       

HIV/AIDS hakkında daha ayrıntılı bilgi için buraya tıklayınız.
 

Klamidyal Enfeksiyonlar

 
Klamidyal enfeksiyonlar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar içinde en sık karşılaşılan enfeksiyonlardandır. Diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklarda olduğu gibi, erkekte ve kadında değişik belirtilere yol açarlar.
Erkekte sıklıkla, peniste akıntı, yanma, kaşıntı, idrar yaparken yanma, ağrılı cinsel ilişki gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. Sıklıkla gonore ile birliktelik göstermektedir.
Kadınlardaki enfeksiyonlar, gerek sıklık açısından gerekse de hastalığın sonuçları açısından önem taşımaktadır. Klamidyal enfeksiyonu olan kadınlarda, akıntı, ağrılı cinsel ilişki, ilişki sonrası kanama, adet dönemi dışı kanama gibi belirtiler olabileceği gibi, enfeksiyon tamamen belirtisiz de seyredebilir. Gebelerde enfeksiyon söz konusu olduğunda, erken doğum, yumurtalık ve rahim iltihaplanmaları, dış gebelik, sürekli olan kasık ağrıları, karın zarı iltihaplanmaları gibi ağır hastalıklar ortaya çıkabilir. Doğum sırasında hastalık anneden bebeğe geçebilir ve bebekte, göz iltihaplanmaları, zatürre, bronşit ve kulak zarı iltihaplanmalarına yol açabilir.
Bu belirtiler görüldüğünde tanı ve tedavi için mutlaka doktora başvurulmalıdır. Tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Eşler birlikte tedavi edilmelidir. Tüm cinsel yolla bulaşan hastalıklarda olduğu gibi, klamidyal enfeksiyonlardan korunmada en önemli yol prezervatif (kondom, kaput, kılıf) kullanmaktır.
 

Mantar

Mantar enfeksiyonları başta Candida’lar  olmak üzere çeşitli mantar türleri tarafından oluşturulan ve gebelerde, antibiyotik, doğum kontrol hapı ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullananlarda, şeker hastalarında sık ortaya çıkan enfeksiyonlardır. Mantar enfeksiyonları nadir özel durumlar dışında cinsel yolla bulaşmazlar, ancak belirtileri başka cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların belirtilerine benzediğinden, ayırıcı tanıda önem taşırlar.
Mantar enfeksiyonları kadınlarda dış cinsel organlar ve vajinada, erkeklerde ise nadiren peniste iltihabi hastalık oluştururlar. Başlıca yakınmalar; kaşıntı, yanma hissi, idrar yaparken ağrı, cinsel organlardan beyaz renkte ve peynirimsi kıvamda akıntı ve cinsel ilişki sırasında duyulan ağrıdır.
Mantar enfeksiyonlarının tanı ve tedavisi kolaydır. Etkene yönelik tedavi için doktora başvurmak gerekir. Hasta kişilerle birlikte cinsel eş(ler)in de tedavi edilmesi gerekmez. Korunmada kondom kullanılması yararsızdır.
  

Parazit Hastalıkları

Cinsel yolla bulaşan parazit hastalıkları içinde en sık görülen Trichomonas vaginalis enfeksiyonlarıdır.
Trichomonas vaginalis, kadın ve erkeklerin idrar ve üreme organlarında yaşayan bir parazittir. Cinsel ilişkiyle bulaşır. Trikomoniyaz hastalığına yol açar.
Bu hastalık bazı kadınlarda belirtisiz seyredebilir. Ancak genellikle vajina ve cinsel organ dudaklarında kaşıntı, yanma, sarı veya yeşil renkli, pis kokulu ve bol köpüklü bir akıntı görülür. Hastalık, doğum sırasında anneden bebeğe bulaşabilir. Bebekte de annedekine benzer belirtiler görülür. Erkeklerde genellikle belirtisiz seyreder. Ancak bazen kadınlardakine benzer belirtiler olabilir.
Bu hastalığın tedavisi kolay ve ucuzdur. Bu belirtilerin görüldüğü kişiler en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalı ve cinsel eşleriyle birlikte tedavi olmalıdırlar.
Korunmada belirtilerin olduğu dönemde cinsel ilişkiden kaçınılması ve ilişki sırasında kondom (kılıf, kaput) kullanılması önerilir. 
 

Sifiliz (Frengi)

Sifiliz doğrudan cinsel yolla, kan aktarımı ile ve anneden bebeğe doğum öncesinde bulaşan bir hastalıktır.
Hastalık birkaç dönemde kendini gösterir.
Birinci dönemde, ciltten kabarık, ağrısız, irinsiz, genellikle cinsel organlar civarında bazen de vücudun başka bölgelerinde yerleşen ve bol miktarda mikrop içeren ve dolayısıyla bulaştırıcı olan bir yara ortaya çıkar. Bu yara, tedavi edilmeden 4-6 haftada kaybolur. Ancak hastalık ilerlemeye devam eder.
İkinci dönemde, tüm vücutta, deriden kabarık, pembe kırmızı renkte, yüzeyi pürtüklü olabilen, bazıları soyulabilen döküntüler ortaya çıkar. Ayrıca cinsel organlarda ve makatta karnabaharımsı, ağrısız kabarıklıklar olabilir. Bunlar son derece bulaştırıcıdır. Ayrıca bu dönemde ateş, kilo kaybı, bitkinlik görülebilir. İlk iki dönemde hastalığın tedavisi çok kolaydır.
Bu iki dönemde tedavi görmeyen olgularda bir süre sonra belirtiler kendiliğinden kaybolabilir ve hasta uzun süren sessiz bir döneme girer. Ancak klinik bulgu olmasa da hastalık ilerlemeye devam eder.
Üçüncü dönem ise kalp, karaciğer, beyin gibi birçok organın hastalandığı dönemdir. Deride büyük, bazıları irinli kabarıklıklar ortaya çıkar. Ayrıca ölümcül ve geriye dönüşümü olmayan hasarlar olur.
Gebe kadınlarda, hamilelik süresince ya da doğum esnasında mikrop bebeğe geçebilir. Bebekte de ağır hastalık tablosu ve ölüm görülebilir. Yaşayan bebeklerde yaşam boyu sürecek ciddi hastalıklar ve görünüm bozuklukları ortaya çıkabilir.
Korunmak için ilişki sırasında kondom (kaput, kılıf) kullanımı bulaşmayı önlemeyebilir.
Herhangi bir belirti fark edildiğinde veya korunmasız bir cinsel ilişki söz konusu olduğunda, vakit geçirilmeden doktora başvurulmalıdır.

 
KORUNMA
HIV/AIDS ve Diğer Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH) için Korunma
 
  1. Cinsel etkinliğin başlama yaşı olabildiğince geciktirilmelidir. Gençler, CYBH’ye daha duyarlıdır ve CYBH edinme riski, yaşam boyu edinilen eş sayısı ile doğru orantılı olarak artar.
  2. Enfekte olmadığı bilinen bir eş ile benimsenecek tek eşli yaşam biçimi, korunmada önerilen bir önlem olmakla birlikte, çok güvenilir bir yol değildir. Siz tek eşli olabilirsiniz ama eşinizin tek eşli olduğundan emin olamayabilirsiniz!
  3. Kondom (Kaput, kılıf, prezervatif) kullanmak, cinsel etkinlik gösteren kişilerin CYBH’den korunmasında halen en güvenilir yöntemdir. Cinsel ilişkinin her çeşidinde (vajinal, anal, oral) ve her ilişkide kullanıldığı takdirde ve doğru kullanılması halinde koruyuculuğu %100’e yaklaşmaktadır. Ülkemizde, hem erkekler hem de kadınlar için kondom mevcuttur.
  4. Kesici-delici aletlerin ortak kullanılmasından kaçınılmalı, mutlaka kullanılacaksa, uygun şekilde temizlenmesine özen gösterilmelidir. Bu amaç için en yaygın kullanılan madde, %10’luk hipoklorit (evlerde kullanılan çamaşır suyu) solüsyonudur.
  5. HIV bulaşma riskinin en fazla olduğu anal (makattan) ilişkiden kaçınılmalı, eğer bu tür ilişki tercih edilecekse mutlaka kondom kullanılmalıdır.
  6. Tedavi edilebilir CYBH’nin saptandığı kişiler mutlaka hekim gözetiminde ilaç kullanmalıdır. CYBH’nin tedavi edilmesiyle, genel toplumdaki HİV olgularının %40 oranında azaldığı gösterilmiştir.
  7. Çok eşli bir yaşamı tercih edenler, eş sayılarını kısıtlamaya özen göstermelidir. CYBH riski, eş sayısı arttıkça yükselir.
  8. CYBH’ye ait belirtileri olan kişilerle cinsel ilişkiye girmekten kaçınılmalı, bu kişiler tıbbi yardım almaları konusunda teşvik edilmelidir.
  9. Cinsel yolla bulaşan hastalıklara ait yakınmalardan (Bu yakınmaları, “Bilgilen” başlığı altında Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar sekmesinde bulabilirsiniz) herhangi birinin görülmesi halinde vakit kaybetmeden bir hekime başvurulması, hastalığın tam tedavi edilebilmesi açısından önemlidir. Hekime danışmadan, hastanın yakınlarının veya eczacıların önerisi ile uygulanan tedavilerin, hastaya yarardan çok zarar getireceği unutulmamalıdır.
  10. CYBH saptanan kişiler, eşlerini mutlaka bu durumdan haberdar etmeli ve eşlerinin de tıbbi yardım almasını sağlamalıdır.
  11. CYBH tedavisi görenler, tedavi bitinceye dek cinsel ilişkiden kaçınmalıdır.
Kondom Kullanımı
 
Günümüzde HIV enfeksiyonu dahil cinsel yolla bulaşan hastalıklar yayıldıkça kondom kullanımı da giderek artmaktadır; çünkü kondom bu hastalıklardan korunmada en etkili yöntemdir. Son yıllarda kadınların kullanabileceği kondomların üretilmesi, kadınların cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmaları için önemli bir seçenek oluşturmuştur.
Kondom, cinsel ilişki sırasında cinsel organlara takılan bir kılıftır. Erkeğin sperminin kadının haznesine girmesini ve rahme ulaşmasını engeller. Kondom her cinsel ilişkide ve doğru olarak kullanılırsa çok etkilidir. Başarı oranı sürekli kullanımla artar.
 
OLUMLU YÖNLERİ
  • AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korunma sağlar.
  • Erken boşalmanın önlenmesine yardımcı olabilir.
  • Güvenilir bir araçtır ve hormonal yan etkisi yoktur.
  • Ucuzdur ve kolay bulunur.
  • Koruyucu etkisi hemen başlar.
  • Kondom kullanımına bağlı yan etkiler ve sağlık sorunları ciddi değildir. Kondom yırtılması veya sızıntı durumunda kadının, “ertesi günü hapı” gibi bir yöntemi kullanması gerekir.
 
ERKEK KONDOMUNUN KULLANMA KURALLARI
  • Kondom, sertleşme durumunda penise, vajinaya girmesinden önce takılmalıdır. Çünkü boşalmadan önceki semende de aktif sperm vardır.
  • Kondomun ucunda semenin boşalacağı yer, başparmak ve işaret parmağı arasında sıkıştırılarak havası alınmalıdır.
  • Diğer elin baş ve işaret parmakları ile kondomun kenarı penis köküne doğru yuvarlanarak kondom takılmalıdır.
  • Cinsel ilişki sona erdikten sonra, kondomun içindeki semenin vajina içine akmaması için sertleşme kaybolmadan önce penis vajinadan çekilmelidir. Bu sırada kondom tutularak kayması önlenir.
  • Kondom bir kere kullanıldıktan sonra atılmalıdır.
  • Kondomu kayganlaştırmak için mineral, bebek yağları veya vazelin kullanılmamalı, su bazlı özel kayganlaştırıcılar kullanılmalıdır.
  • Yedek kondom bulundurulmalıdır.
  • Kondomun son kullanma tarihine dikkat edilmeli ve son kullanma tarihi geçmiş kondomlar kullanılmamalıdır.
  • Kondom nemli ve serin bir ortamda bulundurulmalıdır. Asla aşırı sıcak veya buzdolabı gibi soğuk ortamlarda saklanmamalıdır.
 

SÖYLENTİ VE GERÇEKLER
Söylenti: Kondom yerinden çıkıp vajinanın içinde kalabilir.
Gerçek: Erkek vajinadan çekilirken kondomu tutarsa böyle bir şey söz konusu değildir. Kondom vajinada kalsa bile, elle kolayca çıkarılabilir.
Söylenti: Kondomu kayganlaştırmak için yağ, vazelin, krem gibi maddeler kullanılır.
Gerçek: Kayganlaştırma amacı ile bu maddelerin kullanılması kondomun yırtılmasına yol açar. Bu amaç için su bazlı özel kayganlaştırıcılar kullanılmalıdır.
 
KADIN KONDOMU
Özellikle cinsel eşleri kondom kullanmayan kadınlar için uygundur. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korur.

Nasıl kullanılır:
İlk defa kullanılıyorsa alışmak için önce kendi üzerinizde deneme yapmanız faydalı olacaktır.
  • Rahat bir pozisyon bulun.
  • Yatarak veya oturup dizlerinizi açarak veya ayakta bir ayağınızı iskemle üstüne koyarak pozisyon alın.
  • Kondomun poşetini, açma yerinden dikkatli bir şekilde açın.
  • Kondomun özel bir kayganlaştırıcı ile kaplanmış olduğunu fark edeceksiniz.
  • Esnek olan iç halkanın, kılıfın kapalı ucunda olması gerekir.
  • İç halkanın alt yarısını baş, işaret ve orta parmağınızla daraltın.
  • Bu daralma vajinaya girişte kolaylık sağlayacak güvenilir bir tutuş şeklidir.
  • Diğer eliniz ile vajinanın dudaklarını ayırdıktan sonra sıkarak tuttuğunuz kondomu vajinaya sokup itebildiğiniz kadar derine itin.
  • Kondom vajinaya yerleştikten sonra bu sefer parmağınızı kondomun içine koyarak iç halkanın mümkün olduğu kadar derine itilmesini sağlayın.
  • Bu işlemi yaparken pubis kemiğini parmağınız ile hissedip daha derine geçtiğiniz zaman kondomun tam yerine yerleştiğine emin olabilirsiniz. (Pubis kemiği vajinanın ön kısmındadır ve parmağınızı vajinaya sokup ön tarafa doğru kıvrıldığınız zaman 5-6 cm içeride hissedilir)
  • Kondom ağzı açık halka ile birlikte az miktarda vajinanın dışında kalacaktır.
  • İlişki sırasında dış halka vajinanın dudaklarına yapışacağından kondomu siz de cinsel eşiniz de hissetmeyeceksiniz. Erkek kondomu gibi genital teması ve semenin vajinaya dökülmesini önler.
Kondom nasıl çıkarılır:
  • Kondom vajinanın iç duvarını kapladığından orgazmdan hemen sonra penisin vajinadan çıkarılması gerekmez. Meninin dışarı çıkmamasına dikkat ederek kondomu dilediğiniz zaman çıkarabilirsiniz.
  • Kondomun dış halkasını, kılıfı bükecek şekilde döndürüp içerideki meninin dökülmesine engel olarak yavaşça çekerek çıkarabilirsiniz.
  • Orijinal ambalajı içine koyduktan sonra çöpe atınız.
  • Her ilişkide yeni kondom kullanınız.
 
Kondom yırtılmasının önlenmesi
Kondomlar iki nedenle yırtılabilir. Bunlardan biri, kondom ile penis arasında hava kalması ve kondomun patlaması, diğeri ise kayganlaştırıcı maddelerin uygunsuz kullanımıdır. Eğer vajina (hazne) yeterince kaygan değilse, sürtünme kondomun yırtılmasına neden olabilir. Bu amaç için kayganlaştırıcı maddeler kullanılabilir. Ancak, bazı kayganlaştırıcı maddelerin, kondomun zedelenmesine veya haznenin tahriş olmasına yol açabileceği unutulmamalıdır. Özellikle madensel yağlar, el ve vücut losyonları ve kremleri, bebek yağları ve kremleri bu amaç için kullanılmamalıdır. Kullanılacak kayganlaştırıcı maddenin, lateks kondom ile kullanıma uygun olduğu kontrol edilmelidir.
 
Kondomun yırtılması halinde izlenecek yol
Kondom yırtıldığında kadın, hazneyi iyice yıkamalı ve bunun ardından işemelidir. Daha sonra hazneye sperm öldürücü bir jel veya köpük uygulanmalıdır. Olası bir gebelikten korunmak için beklenmemeli; hemen bir hekime başvurulmalıdır. Bu amaç için kullanılabilecek özel doğum kontrol hapları mevcuttur. Kondom yırtıldığında erkek, penisi ve cinsel bölgeyi iyice yıkamalı, daha sonra işemelidir.
 
Kondomlarla ilgili “Yap” ve “Yapma”lar
Yap:
  • Sadece lateks veya poliüretan (plastik) kondom kullan.
  • Kondomu serin ve kuru bir yerde sakla.
  • Kondomu, sertleşmiş penis üzerine ve eşinin cinsel bölgesine temas etmeden önce uygula.
  • Lateks kondomlarla su bazlı kayganlaştırıcılar kullan. Bu işlem, sürtünmeyi azaltır ve kondomun yırtılmasını önler.
  • Kondomu penis başı üzerine geçirirken, ucundaki havayı tamamen boşalttığından emin ol.
  • Cinsel ilişki bittikten sonra, geri çekilirken, kondomu, kaymasını önlemek için, penis tabanında sıkıca tut.
  • Kullandıktan sonra kondomu çöpe at.
  • Her ilişkide yeni bir kondom kullan.
 
Yapma:
  • Tarihi geçmiş kondomları kullanma. Eski kondomlar, koruyucu özelliğini yitirir ve kolay yırtılır.
  • Penisi saran kısmı kendi üzerinde katlanmış kondomu, sertleşmiş penisin üzerine yerleştirmeden açma.
  • Kondomları sıcak yerlerde (araba, cüzdan gibi) bırakma.
  • Lateks kondomlarla yağ bazlı kayganlaştırıcılar (bebek yağı, yemek yağı, el ve vücut losyonları veya kremleri gibi) kullanma. Yağ lateksin yapısını bozar ve kondomun kolayca yırtılmasına neden olur.
  • Kondomun paketini açarken kesici aletler, diş veya tırnaklarını kullanma. Eğer paket açılırken kondom yırtılırsa o kondomu kullanma.
  • Aynı kondomu yeniden kullanma. Her cinsel ilişkide ve cinsel ilişkinin her çeşidinde (vajinal, anal, oral) yeni kondom kullan.
GENÇLER İÇİN
Gençler İçin
 
 Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH), gençler için özel bir önem taşır; çünkü,
  • Tüm dünyada her yıl her 4 gençten biri, bu hastalıklara yakalanmaktadır.
  • Dünyadaki olguların 2/3'ü 25 yaşın altındaki gençlerdir.
  • Gençler, yapısal olarak bu hastalıklara daha kolay yakalanırlar.
  • Erken yaşta edinilen hastalıkların genç bireylerin kalıcı zararlar göreceği şekilde sonuçlanma olasılığı yüksektir. Aşağıda CYBH'lerin istenmeyen sonuçları sıralanmıştır.
  • CYBH riski, yaşam boyu edinilen eş sayısı ile doğru orantılıdır. Bu nedenle, cinsel etkinlik ne kadar erken başlarsa edinilecek eş sayısının, dolayısıyla da CYBH riskinin artma olasılığı bulunmaktadır.
CYBH'den korunmanın en kesin yolu cinsel ilişkiye girmemektir. Öte yandan, cinsellik doğal bir gereksinimdir. Bu durumda gençlere önerilebilecek en güvenilir korunma yolu, cinsel etkinliğin başlama yaşını olabildiğince ertelemeleridir. Hormonların aktif olarak çalıştığı bir dönemde cinsel yakınlaşmayı ertelemek elbette ki güçtür. Ancak gençler, sevgiyi göstermenin tek yolunun cinsel ilişki olmadığını ve cinsel ilişkiye "Hayır" demenin eşlerini sevmedikleri anlamına gelmediğini öğrenmeleri gerekir. Cinsel ilişkinin yerini alabilecek pek çok yakınlaşma yolu vardır. Gençlerin, cinsel ilişkiye hazır oluncaya dek bu yollarla yakınlaşmayı denemeleri önerilir. Genç yaşta cinsel ilişkiye "Hayır" demek, sağlıklı bir geleceğin başta gelen koşullarından biridir. 

Cinsel etkinlik başladığında ise, gençler, hastalıklardan korunmalarını sağlayacak bilgi ve becerilerle donanmış olmalıdırlar. Korunmanın yollarını bilmek yeterli değildir; ancak bilginin doğru davranış biçimine dönüştürülmesi ile tam anlamıyla korunmak mümkündür. Bu amaç için en uygun girişim, gençlerin eğitimidir. Ne yazık ki ülkemizin eğitim sisteminde, bu hastalıklar, müfredatta son derece kısıtlı bilgiler şeklinde yer almaktadırlar. Bu nedenle gençler, bu tür bilgileri gazete, dergi, televizyon, internet gibi kitle iletişim araçları vasıtasıyla ya da arkadaşlarından edinmekte ve bunların çoğu yanlış ya da yetersiz olmaktadır. AIDS ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Derneği, bu site aracılığıyla gençlerin doğru bilgilenmelerini amaçlamaktadır. AIDS ve CYBH konusunda aklınızı kurcalayan her tür soruyu, aidsvecybhderneği@gmail.com adresine yazabilirsiniz.  
 
HIV İLE YAŞAMAK
HIV İLE YAŞAMAK
 
Öncelikle vurgulamak istediğim en önemli nokta, HIV ile enfekte olmanın dünyanın sonu olmadığı. HIV/AIDS günümüzde kullanılan yeni tedaviler sayesinde, kronik hastalıklar grubuna girdi. Yani önünüzde uzun bir yaşam süresi var. Bu süreyi olabildiğince kaliteli geçirmek, biraz biz hekimlerin ama büyük oranda da sizlerin elinde.

HIV tanısı almak ve sonrası
 
İşin en zor bölümü bu olsa gerek. HIV taşıdığınızı öğrenmek. Ülkemizde HIV hala ölümcül bir hastalık olarak görülüyor ve insanlar, ne olduğunu bilmediklerinden, HIV enfeksiyonu ve AIDS’ten korkuyor, dolayısıyla da HIV ile enfekte hastalardan kaçıyorlar. Toplumumuzda HIV ile enfekte bireylere karşı ne yazık ki halen ayrımcılık uygulanıyor. Ancak artık bu konuda yalnız değilsiniz. Birçok sivil toplum örgütü, bu konuda hastalara destek vermek için var güçleriyle çalışıyorlar. HIV ve AIDS’in ilk tanımlandığı yıllarla kıyaslanırsa, son 30 yıl içinde bu konuda çok gelişme kaydettiğimiz söylenebilir. Moralinizi bozmayın, ümitsizliğe kapılmayın; zorlu bir mücadele vereceksiniz ama bu mücadelede size destek verecek çok sayıda kuruluş ve birey var. 
 
HIV tanısı aldığınızda yapılacak ilk iş, kendinize bir hekim seçmeniz. Bu bir enfeksiyon hastalığı, o nedenle, seçeceğiniz hekim de bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı olmalı. Bu konuda sıkıntı yaşar, karar vermekte zorlanırsanız, aşağıda isim ve iletişim yollarını vereceğim sivil toplum örgütleri ile temasa geçebilirsiniz. Onlar size doğru seçimi yapmanızda yardımcı olacaklardır.
 
Seçtiğiniz hekimle vakit kaybetmeden görüşmeye çalışın. Çünkü virüsü taşıdığınızı bilmeniz yeterli değil. Virüsün kandaki miktarının ve bağışıklık sisteminizin durumunun saptanması, bunun için bazı testler ve bakılar yapılması gerekir. Bunların yapılması konusunda hekiminiz size yol gösterecektir. Aklınıza gelen her tür soruyu hekiminize sormaktan çekinmeyin. Bu dönemde durumunuz ve geleceğiniz hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olmanız önem taşır. Yeterli bilgi alamadığınız kanısına kapıldıysanız telaşlanmayın. Sivil toplum örgütleri yine bu konuda size yardımcı olacaklardır.
 
HIV durumunuz belli olduktan sonra, hekiminiz size tedavi konusunda bilgi verecektir. Günümüzdeki genel yaklaşım, HIV tedavisine olabildiğince erken başlanması doğrultusundadır. Ancak tedaviye başlamaya hazır olup olmadığınız konusunda hekiminiz sizi bilgilendirdikten sonra kendisiyle tartışın ve birlikte, tedaviye başlayıp başlamayacağınız konusunu belirleyin.
 
Tedaviye başlanmasına karar verildiği takdirde, kullanacağınız ilaçlar hakkında hekiminizden bilgi isteyin. İlaçları nasıl, nereden ve ne sıklıkta sağlayacağınızı, nasıl kullanacağınızı, kullanırken nelere dikkat etmeniz gerektiğini, yan etkilerinin neler olduğunu ve bu yan etkiler görüldüğü takdirde neler yapmanız gerektiğini iyice öğrenin.
 
Tedaviye başlandıktan sonra ilaçları zamanında ve doğru kullanmanız ve tedaviye olabildiğince tam uyum sağlamanız, tedavi başarısı açısından son derece önem taşımaktadır. Bu nedenle, kullanamayacağınızı düşündüğünüz (çalışma düzeni, yaşam tarzı, vb nedenlerle) bir ilaç rejimini seçmeyin.
 
Hekiminizden, tedavi başladıktan sonra ne sıklıkta kendisini ziyaret etmeniz gerektiğini ve bu ziyaretlerde hangi incelemelerin yapılacağını da öğrenin. Hekiminizi, belirlenen program uyarınca ziyaret etmeyi ve istenen tetkikleri yaptırmayı ihmal etmeyin.
 
Tedaviye başlandıktan sonra, herhangi bir başka hastalık nedeniyle ilaç kullanmanız gerektiğinde, mutlaka doktorunuza danışıp, kullanacağınız ilacın diğer ilaçlarınızla olumsuz etkileşimleri olup olmadığını öğrenin. Kendi kararınızla, bir arkadaşınızın önerisiyle ya da eczacının önerisiyle ilaç kullanmayın.
 
Kullanmakta olduğunuz tedaviyi doktorunuza danışmadan hiçbir koşulda kesmeyin, farklı dozlarda kullanmayın veya atlamayın. Bu, hiç ilaç kullanmamaktan daha kötü sonuçlara yol açabilir. Vücudunuzdaki virüs, kullandığınız ilaçlara karşı direnç kazanabilir ve ilaçlarınız yararsız hale gelebilir.
 
Doktorunuza danışmadan bitkisel ilaçlar, vitaminler veya diğer destekleyici maddeler kullanmayın. Bunlar, tedavinizi olumsuz etkileyebilir.
 
 
HIV ile yaşarken sağlıklı kalmak
 
Tedavi alsanız da almasanız da sağlıklı kalmanız, hastalıkla mücadele edebilmeniz açısından önem taşır. Bu da, bağışıklık sisteminizi güçlü tutmanız ile olasıdır. Güçlü bir bağışıklık sistemi, enfeksiyonlarla savaşmanıza yardımcı olur, enerjinizi artırır, hatta zarar görmüş dokuları onarabilir. Bağışıklık sisteminizi güçlendirebilmek için, yaşamınızda bazı değişiklikler yapmanız gerekebilir.
 

Bağışıklık sistemini güçlü tutmanın yoları
 
1. İyi beslenmek
 
İyi bir beslenme rejimi, size gerekli olan tüm besinleri sağlaması ve vücut ağırlığınızı koruması açısından önemlidir. Ayrıca bu şekilde, sindirim sorunları yaşamaktan da kurtulabilirsiniz. Aralarından seçim yapabileceğiniz birçok diyet bulunmaktadır. Bu konuda hekiminize danışın.
 
Her gün aşağıdaki besin gruplarından dengeli olarak kullanmaya gayret edin:
  • Meyveler
  • Sebzeler
  • Protein (hayvansal-et, yumurta ve bitkisel-baklagiller, tohumlar,  kuru yemişler)
  • Tahıl ürünleri (ekmek, pirinç, makarna, buğdaydan hazırlanmış diğer ürünler)
  • Süt ve sütlü ürünler
  • Vücut ağırlığınızı koruyabilmek için, her gün az miktarda yağ tüketmeyi ihmal etmeyin.
  • Her gün yeterli miktarda (1,5-2 L) su tüketin.
Tercihinize göre, günde 3-6 öğün yiyebilirsiniz; ancak seçiminize sadık kalmaya gayret edin.
Sağlıklı bir diyet ile beslenenlerde vitamin ve mineral takviyesi genellikle gerekmez. Bu konuyu hekiminizle konuşun ve onun önerileri doğrultusunda hareket edin.
 
Yeme veya yediklerinizi sindirme konusunda sorun yaşıyorsanız mutlaka hekiminizi haberdar edin.

2. Formda kalmak
 
Orta düzeyde fiziksel etkinlik, sağlıklı kalmanıza yardımcı olacaktır. Yapmayı sevdiğiniz birkaç etkinliği seçerek, dönüşümlü yapabilirsiniz.
 
Hem yalnız, hem de başkalarıyla birlikte yapabileceğiniz etkinlikler seçerseniz, egzersiz, mizaç durumunuza göre, yalnız kalmak ya da sosyalleşmek için eğlenceli bir araç haline gelebilir.
 
Sadece açık ve temiz havada dolaşmak bile size gereksinim duyduğunuz enerjiyi sağlayabilir. Bunun için haftanın üç günü açık havada en az yarım saat tempolu yürüyüş yapabilirsiniz. Açık havada bulunduğunuz sırada güneşten koruyucu krem kullanmayı ihmal etmeyin.
 
Egzersiz programınızın, güç, esneklik ve dayanıklılık kazandıracak etkinliklerden oluşmasına özen gösterin.
 
Herhangi bir egzersiz programına başlamadan önce mutlaka hekiminizle görüşün.
 
3. İyi dinlenmek ve stresten uzak durmak
 
Mümkün olduğu kadar kendinizi yormamaya ve yeterince dinlenmeye gayret edin. Uyku sorununuz varsa hekiminizle bunu görüşün.  Dinlenme aynı zamanda, kendi başınıza geçireceğiniz zaman anlamına da gelir. Kendinizi dinlemeye zaman ayırın. Meditasyon ve solunum egzersizleri, rahatlamak için iyi bir yol olabilir.
 
Stresten uzak durmaya çalışmak, her ne kadar günümüz koşullarında çok zor olsa da, stresli zamanların ardından gevşeyebilmek için kendinize fırsatlar yaratın. Sevdiğiniz bir işle uğraşmak (kitap okumak, müzik dinlemek, ev işi, bahçe işleri vb), sevdiğiniz kişilerle zaman geçirmek veya hayır işleri yapmak, bu açıdan size yardımcı olabilir.
 
4. Enfeksiyonlardan kaçınmak
 
Bağışıklık sistemini güçlü kılmak için en önemli unsurlardan biridir. Enfeksiyonlar, zaten zarar görmüş olan bağışıklık sisteminizi daha da zayıflatır ve sizi savunmasız bırakır. Enfeksiyon riskinizi azaltmak için aşağıdaki önerilere uymaya çalışın:
 
  • Yaşadığınız alanın temiz ve tozdan uzak olmasına gayret gösterin. 
  • Yemek hazırlamadan önce ve hazırladıktan sonra, ellerinizi, mutfağı ve kesme tahtalarını temizleyin. Et kesmek için ayrı bir bıçak kullanın. 
  • Tüm meyve ve sebzeleri fırçalayarak yıkayın. 
  • Çiğ veya az pişmiş süt ve süt ürünlerini, yumurtaları veya etleri tüketmekten kaçının. 
  • Bahçede çalışırken eldiven giyin. Bu önlem, toprakta bulunan bakterilerden korunmanızı sağlayacaktır.
  • Evcil hayvanlarınız varsa, kafeslerini veya dışkı kutularını temizlerken lastik eldiven kullanın veya bir yakınınızdan bu işi yapmasını isteyin. Hayvanlarınızın, yemek masasına veya mutfak tezgâhlarına çıkmasına izin vermeyin. 
  • Soğuk algınlığı, nezle vb kolay bulaşan bir enfeksiyonu olan kişilere yaklaşmaktan kaçının.
  • Ellerinizi sık yıkayın.
  • Korunmasız seksten kaçının. Korunmasız seks, diğer cinsel yolla bulaşan hastalık veya enfeksiyonları edinme riskinizi artırır.
  • Herhangi bir aşı yaptırmadan önce mutlaka hekiminize danışın. 
 
5. İlaç ve madde kullanımından uzak durmak
 
Sigara, kafein, alkol ve diğer ilaçlar, bağışıklık sisteminizi zayıflatabilir. En iyisi bunları hiç kullanmamaktır.
Eğer bunlardan kesinlikle vazgeçemiyorsanız, azaltmak da bir çözüm olabilir. Bu konuda danışmanlık veya yardım alabileceğiniz kuruluşlara başvurmaktan çekinmeyin.
Ortak enjektör kullanımı, HIV’i başkalarına bulaştırmanıza ve size başka mikropların bulaşmasına neden olur. Bundan kesinlikle kaçının. Alkol ve diğer ilaçların kullanımı ise, seksle ilgili yanlış kararlar almanıza neden olabilir.
Reçeteli ya da reçetesiz her tür ilaç, sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebilir veya antiretroviral (HIV tedavisinde kullanılan) ilaçlarla olumsuz etkileşim gösterebilir. Hekiminize danışmadan hiçbir ilacı kullanmayın.

HIV ve Seks
 
İçinizde seks isteği duymayabilirsiniz. Seksin eskiden olduğu kadar güzel olmadığını düşünerek sinirlenebilirsiniz. Bu konuda yalnız değilsiniz. HIV enfeksiyonu, birçok insanın seks hakkındaki duygu, düşünce ve eylemlerini değiştirir. Cinselliği yaşamak istediğiniz takdirde, bazı seçimler yapmanız gerekecek. HIV ve seks hakkındaki gerçekleri bilmek, bu seçimleri yapmanızı kolaylaştırabilir. HIV ile sağlıklı bir yaşam sürmeyi sağlayabilirseniz, seks yine yaşamınızın bir parçası haline gelebilir.
 
HIV ve seks hakkındaki gerçekler
 
Kan, semen (erkeğin boşalması sırasında dışarıya atılan sıvı; sertleşmeden sonra penisin ucunda görülen damla şeklindeki sıvı da dâhil) veya vajinal (hazneye ait) salgılarınız aracılığıyla HIV’i başkalarına bulaştırabilirsiniz.
 
Korunmasız cinsel ilişki, sizin de başka cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) ile karşılaşmanıza ve hastalanmanıza neden olabilir.
 
Bu gerçekleri bilmeniz, başka bir kişiyle nasıl yakınlaşacağınıza karar vermenizi sağlayacaktır. Eşinizi sevdiğinizi göstermenin ve ona HIV bulaştırmadan cinselliği yaşamanın yolları vardır.
 
Alkol ve yasal olmayan ilaçların kullanımı, güvenilir cinsel ilişki konusunda doğru karar vermenizi olumsuz yönde etkileyebilir ve riskli davranışlar benimsemenize neden olabilir. Bu maddeleri kullanmaktan kaçının.
 
1. En güvenli seçenekler
 
Seks için hazır olmadığınızı düşünüyorsanız, eşinize sevginizi göstermek ve ilişkinizi canlı tutmak için aşağıdaki yolları deneyebilirsiniz:
  • Sarılmak
  • Sarılıp yatmak
  • Konuşmak
  • Gülmek 
  • Hayalleri paylaşmak
  • Eşinizin “yanında olmak”
 
İki tarafın da vücuduna kan, semen veya vajinal sıvı girişine izin vermeyen her tür etkinlik güvenlidir. Güvenli etkinlikler arasında aşağıdakiler sayılabilir: 
  • Dokunmak
  • Dudaklardan veya cinsel organlar dışındaki bölgelerden öpmek (yara veya kesik varsa dikkatli olun)
  • Masaj yapmak
  • Vücutların birbirine sürtünmesi
  • Mastürbasyon (kendi kendini tatmin) yapmak
  • Telefonla veya internet üzerinden sek
  • Fanteziler
  • Dans etmek
  • Erotik kitaplar veya videolar
  • İdrar veya dışkı ile temas etmekten kaçının. Her iki salgıda da sizi hasta edecek mikroplar bulunabilir.
 
2. “Daha güvenli seks” için seçenekler
 
Bazı cinsel etkinlikler risklidir. Kondom veya benzeri lateks bir engelleyici madde kullanmak, bu riski azaltabilir. Bu uygulamaya “daha güvenli seks” adı verilir.
  • Kondom kullanmayı, bir kez yalnızken kendi kendinize deneyin.
  • Vajinal veya anal (makattan) seks sırasında, her seferinde yeni bir lateks kondom kullanın. Bu tamamen risksiz bir yöntem değildir. Kondom yırtılabilir. Anal seks en riskli olanıdır.
  • Yağ bazlı kayganlaştırıcı kullanmayın, su bazlı kayganlaştırıcıları tercih edin. El losyonları, masaj yağları, vazelin vb maddelerin içindeki yağ, kondomun yırtılmasına neden olabilir.
  • Lateks alerjisi bulunan kişiler plastik (poliüretan) kondom kullanabilirler. Bunların hem erkek hem de kadın için olanları vardır.
  • Kadında oral (ağız yoluyla) seks için, kesilip düzleştirilmiş bir lateks kondom veya plastik gıda filmleri kullanın. Her seferinde yenisini kullanmaya özen gösterin.
  • Erkekte oral (ağız yoluyla) seks için, her seferinde yeni bir kondom kullanın.
  • Seks nesnelerini ortak kullanmayın; ortak kullanacaksanız iyice yıkayın ve her seferinde üzerlerine yeni bir kondom takın.

3. Eşinizle konuşma
 
HIV ile enfekte iseniz, eşinizin bunu bilmeye hakkı vardır. Eşinize bunu söylemeden, sadece kondom veya lateks engeller kullanarak onu korumaya çalışmanız yeterli ve güvenilir değildir.
Eşinize HIV ile enfekte olduğunuzu söylemek veya güvenli seks hakkında konuşmak çok zor, karmaşık ve utanç verici olabilir. Kendinizi reddedilmiş ve yalnız hissedebilirsiniz. Bu duygularınız tamamen normaldir.
Aşağıda, eşinizle HIV ve güvenli seks hakkında konuşmanız için size yardımcı olabilecek bazı ipuçları bulacaksınız.
 
a. Konuşmadan önce:
Kendi cinsel gereksinimlerinizi belirleyin
Eşinize bu gereksinimleri nasıl anlatacağınızı düşünün
Seksle ilgili seçeneklerinizin ne olduğunu bilin
Konuşmak için özel bir zaman belirleyin. Seksten hemen önce veya sonra ya da seks sırasında bunları konuşmaktan kaçının.
 
b. Konuşurken:
Duygu, düşünce ve gereksinimlerinizi ifade etmek için birbirinize zaman tanıyın.
Birbirinizi dinleyin; birbirinizin duygularını anlamaya çalışın.
Belirlediğiniz konularda eşinizle mutabakata vardığınızdan emin olun.
 
c. Konuştuktan sonra birbirinize düşünmek için zaman tanıyın.
Bir süre sonra yeniden konuşmak üzere anlaşın. Bu ikinci konuşmada, cinsel tercihlerinizin ne olduğu konusunda kesin bir karara varmanız mümkün olabilir.
Sonuç olarak hayatınızda yeni bir sayfa açılıyor. Bu sayfayı nasıl dolduracağınız tamamen sizin kararınız. Aslında kayıp gibi görünse de, belirleyeceğiniz hedefe kararlı adımlarla yürüyerek bu durumdan kazançlı çıkmanız mümkün. Hedefinizi nasıl seçerseniz seçin, hekiminizin ve benzer yollardan geçmiş pek çok kişinin daima yanınızda olacağını ve size yol göstermeye hazır olduğunu unutmayın.
 
Sağlıcakla kalın.
SIKÇA SORULAN SORULAR
Sık Sorulan Sorular
 
Soru: Cinsel yolla bulaşan hastalıkların en sık belirtileri nelerdir? 
Yanıt: Birçok cinsel yolla bulaşan hastalık (CYBH), hiçbir belirti olmadan da bulunabilir. Bu nedenle birçok insan CYBH olduğunu bilmez; çünkü tamamen sağlıklı görünürler. CYBH bazen de belirti verebilir. Bunlar arasında en sık görülenler aşağıda sıralanmıştır:
  • İşeme veya cinsel ilişki sırasında ağrı veya yanma
  • Âdet günleri dışında ara kanamalar
  • Cinsel bölgenin kızarık ve şiş olması
  • Cinsel organdan akıntı gelmesi
  • Cinsel ilişki sırasında kanama
  • Cinsel bölgede yumrular, açık yaralar, kabarıklıklar, renkli döküntüler
Soru: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hiçbir belirti vermeden bulunabilir mi? Eğer öyleyse, eşimin hasta olduğunu nasıl anlayabilirim?
Yanıt: Bazı cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH), hiçbir belirti vermeden bulunabilir. Bunlara en iyi örnek HIV enfeksiyonudur. HIV vücuda girdikten sonra, 10 yıla kadar varan süreler boyunca hiçbir belirti vermeyen bir enfeksiyon yapar. Böyle kişilerin hasta olduklarını, dış görünüşlerine bakarak anlamak mümkün değildir; ancak kan testleri ile hasta oldukları anlaşılabilir. Benzer şekilde, klamidya enfeksiyonları ve gonorenin kadınlarda, trikomonyazın ise erkeklerde genellikle belirti vermeden bulunduğu bilinmektedir. Bu durum, bu hastalıkların kolayca yayılmasına neden olur.
Cinsel eşinizin hasta olup olmadığını anlamanın en güvenilir yolu onunla konuşmak ve cinsel etkinlik öyküsünü öğrenmektir. Eğer kendinizi bu konuşmayı yapmak için hazır hissetmiyorsanız, o kişiyle cinsel ilişkiye girmek için de hazır olmayabilirsiniz. Böyle bir durumda, ilişkiye biraz daha zaman tanımak yararlı olabilir.
Eşinizle sağlam bir ilişkiniz varsa, cinsel etkinlik öykülerinizi konuşma sorununuz da olmayacaktır. Ancak yine de, belirtisiz bir enfeksiyonun bulunması olasılığına karşı, her ikinizin de cinsel ilişkiye girmeden önce test yaptırmanız önerilir. Testler yapıldıktan sonra da her ilişkinizde kondom kullanmanız her ikinizin de güvenliği açısından son derece önem taşımaktadır.
Soru: Cinsel yolla bulaşan hastalıkların zararları ve kısa ve uzun vadede istenmeyen etkileri nelerdir?
Yanıt: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, hem hastalığı edinen kişiyi, hem bu kişinin eş(ler)ini ve hem de hasta kişi gebe ise doğacak bebeğini etkiler. Aşağıdaki tabloda, bu hastalıkların zararlı etkilerini liste halinde görmek mümkündür.
Tablo. CYBH’LERİN İSTENMEYEN SONUÇLARI
 
ERİŞKİN
  • Dış gebelik
  • Kısırlık
  • Rahim ağzı kanseri
  • Düşük
  • Karaciğer sirozu ve kanseri
  • Bağışıklık sisteminin zayıflaması
  • Ölüm
ÇOCUK
  • Doğumda edinilmiş frengi
  • Zatürree
  • Erken doğum
  • Düşük doğum kilolu bebek
  • Ölü doğum
  • Körlük 
 
Soru: Cinsel yolla bulaşan hastalıkların bulaşmasında tek yol cinsel ilişki midir?
Yanıt: Cinsel ilişki, bu hastalıkların en sık bulaşma yolu olmakla birlikte, doğrudan temas (frengi, uçuk, siğil, bit), anneden bebeğe (tümü), kan ve organ aktarımları ve kanla kirlenmiş aletlerle kesici-delici yaralanmalar (HIV, B ve C tipi sarılık, frengi), bu hastalıkların diğer bulaşma yollarıdır.

Soru: Öpüşme ile cinsel yolla bulaşan hastalıklar bulaşır mı?
Yanıt: Masum öpüşmeler (yanaktan, ağız kapalı iken dudaktan) genellikle risk taşımaz. Ancak uçuk (herpes), bu yolla bulaşabilir. Dudağında açık yara bulunan kişilerle öpüşmek doğru değildir. Ayrıca, derin öpüşme (Fransız öpücüğü) olarak adlandırılan ve ağzın açık olduğu öpüşme çeşidinde, ağız içinde, dilde ve dişetlerinde gözle görülmeyecek kadar küçük, bazen de belirgin zedelenmeler olabilir. Böyle durumlarda HIV bulaşma riski, cinsel ilişkideki kadar yüksek olmasa da mevcuttur.

Soru: Oral (ağız-cinsel organ teması) seks yoluyla cinsel yolla bulaşan hastalıklar bulaşabilir mi?
Yanıt: Sıklığı diğer temas çeşitlerine göre daha az olsa da kesinlikle evet! Vajina (kadında hazne), anüs (makat, dışkı deliği) ve ağız, "mukoza" adı verilen ve deriden daha kırılgan olan bir doku ile kaplıdır. Bu dokunun zedelenmesi, CYBH etkeni olan mikropların kolayca vücuda girmesini sağlar. Oral seks özellikle HIV, sifiliz, herpes gibi hastalıkların bulaşmasında önem taşır. Oral seks ile hastalık bulaşmasını önlemenin en güvenilir yolu kondom kullanmaktır.

Soru: Kan dışındaki vücut sıvılarının HIV bulaşmasındaki rolü nedir?
Yanıt: HIV’in en yoğun miktarda bulunduğu üç vücut sıvısı kan, semen (sperm sıvısı) ve kadın cinsel organı salgılarıdır. Bunun dışında virüs anne sütü, gözyaşı ve tükürük gibi sıvılarda da değişen miktarlarda saptanmıştır. Ancak bu sıvılarda bulunan virüs miktarının, enfeksiyonu başlatmak için yeterli olmadığı bilinmektedir. Bu sıvılara gözle görünür miktarda kan karışmış olması halinde ise bulaştırıcılık söz konusu olabilir.

Soru: HIV’in değişik yollarla bulaşma oranları nedir?
Yanıt: Virüsün en kesin bulaşma yolu kan aktarımıdır. HIV mikrobunu taşıyan bir ünite kanın aktarılması halinde enfeksiyonun bulaşma olasılığı %100’e yakındır. Bunun dışındaki bulaşmalarda oranlar değişmektedir. Erkekten kadına cinsel ilişki aracılığıyla bulaşma olasılığı, kadından erkeğe bulaşmaya göre çok daha yüksektir. Bunun nedeni, kadın cinsel organının mukoza adı verilen kırılgan doku ile kaplı olması ve cinsel ilişki sırasında daha kolay zedelenmesidir. Hazneye boşalan semende (sperm sıvısında) bulunan bol miktardaki virüs, haznenin geniş yüzeyi ile temas eder ve varsa zedelenmiş bölgelerden vücuda girer.
Kan ile kirlenmiş kesici, delici bir aletle HIV bulaşma riskinin %0,3 olduğu bildirilmektedir. Virüs içeren sıvıların mukozalara (göz, burun, kadın cinsel organı vb.) temas etmesi halinde bulaşma riski %0.09’a düşer. Virüs içeren sıvıların veya kirlenmiş araç-gerecin deriye temas etmesi halinde ise bulaşma oranının ne olduğu tam olarak bilinmemektedir. Virüsün sağlam deriden geçmesi mümkün değildir. Ancak, deride gözle görülmeyen sıyrık ve açıklıklar bulunabilir. Bu nedenle, teorik olarak bu yolla çok nadir de olsa bulaş olabileceği düşünülmektedir. Cinsel temasın değişik yolları ile HIV bulaşma riski için sitemizdeki “HIV ve AIDS” bölümüne bakınız.
HIV’in bulaşma olasılığı, kan veya vücut sıvısında bulunan virüsün miktarı, temas edilen sıvının miktarı ve temas süresi ile doğrudan ilişkili bulunmuştur.

Soru: HIV ve AIDS nedir; birbirinden farklı hastalıklar mıdır?
Yanıt: HIV, İngilizce’de Human Immunodeficiency Virus (İnsan Bağışık Yetmezlik Virüsü) kelimelerinin baş harfleri alınarak oluşturulmuş bir kısaltmadır ve virüsün adıdır. Bu virüsün yaptığı hastalığa HIV enfeksiyonu adı verilir. Bu enfeksiyonun ilerlemiş, ölümcül şekli ise AIDS adı ile anılmaktadır.
HIV ile ilk kez karşılaşan bir kişide genellikle hiçbir belirti görülmez. Bu belirtisiz dönem, kişiye göre değişmek üzere, aylar-yıllar sürebilir. Virüs, vücudu mikroplardan ve kanserlerden koruyan bağışıklık sisteminin temel elemanı olan beyaz kürelere girer ve onların önce işlevlerini kaybetmelerine, sonra da ölmelerine neden olur. Bu hücrelerin azalması, vücudun bağışıklık sistemini çökertir ve ağır mikrobik hastalıklar veya kanserler otaya çıkar. Ölüm, bu hastalıklara bağlı olarak gerçekleşir.
HIV enfeksiyonu ve AIDS kesin tedavisi olmayan bir hastalıktır. Ancak bazı ilaçlar ile vücutta bulunan virüs miktarını azaltmak, hastalığın ilerlemesini durdurmak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek olasıdır. Günümüzde kullanılan ilaçlar, HIV/AIDS hastalarının ömrünü uzatıp, yaşam kalitesini artırmaktadır.

Soru: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar için testler nasıl yapılır?
Yanıt: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) için birkaç değişik şekilde test yapılabilir. Bu testler, hastalıklara göre değişebilir. Öncelikle hekimin, hastanın vücudunu, cinsel organlar da dâhil olmak üzere muayene etmesi gerekir. Bazı hastalıkların teşhisi için cinsel organdan gelen akıntıdan, pamuklu çubuk ile örnek alınmalıdır. Gonore, klamidya hastalığı, trikomoniyaz bunlara örnek olarak verilebilir. Sifiliz, hepatit B ve C ile HIV/AIDS’in teşhisinde, hastadan alınan kan örneği incelenmelidir. Bazı hastalıklarda ise klinik görünüme bakılarak teşhis konur. Örneğin bit ve uyuz bu hastalıklar arasındadır. Cinsel bölgede oluşan uçukta, yaralardan alınan sürüntü örneğinde bazı testler yapılabilirse de ülkemizde bu hastalığın teşhisi genellikle klinik görünüme bakılarak koyulmaktadır.

Soru: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar için testler nerede yapılır?
Yanıt: Birçok gelişmiş ülkede cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) için özel kurum ve kuruluşlar bulunduğu halde, ülkemizde bu tür bir kurum mevcut değildir. Ülkemizde bu tür hastalıklar birçok farklı bilim dalının ilgi alanına girer. Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı, CYBH ile topluca ilgilenen tek bilim dalıdır. Ancak, hastalıkların farklı bölgeleri tutması nedeniyle, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Üroloji (Bevliye) ve Dermatoloji (Deri hastalıkları) uzmanları da bu hastalara bakabilir. Hastalıkların birçoğunun, sağlık ocağı veya ana-çocuk sağlığı merkezlerinde çalışan pratisyen hekimler tarafından görülmesi ve tedavi edilmesi de olasıdır. HIV/AIDS ise sadece Enfeksiyon Hastalıkları uzmanları tarafından izlenmesi ve tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Bu hastalarda diğer uzmanlık alanları, enfeksiyon hastalıkları uzmanının koordinasyonu ile gerektiği takdirde katkıda bulunurlar.
CYBH kuşkusu bulunan bir kişi, ilk olarak yukarıda belirtilen kurum veya kuruluşlardan birine başvurmalıdır. Konu ile ilgili hekim hastayı muayene edip, gerekli gördüğü takdirde mikrobiyoloji laboratuarında bazı testlerin yapılmasını isteyebilir. Bazı Enfeksiyon Hastalıkları bölümlerinde de laboratuar bulunabilir ve bu testlerin bazılarının yapılması mümkün olabilir. Yukarıda belirtilen bilim dallarındaki uzmanlara başvurmadan, doğrudan bir laboratuarda test yaptırmanın ciddi sakıncaları vardır. Çünkü test sonuçları, hastanın kliniği ile birlikte yorumlanmalı ve tedavisi de buna göre düzenlenmelidir. Özellikle HIV testlerinin, uzman danışmanlığı olmadan yapılması, hastanın ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle,  kesinlikle uygun değildir.
Ülkemizde CYBH testlerinin ücretsiz yapılabildiği herhangi bir yer yoktur. Ücretsiz HIV/AIDS testi yaptırmak amacıyla kan bağışı yapmak son derece sakıncalıdır. Çünkü hastalığın kuluçka döneminde, kanda virüs bulunsa bile testler temiz çıkabilir ve virüs içeren kan, sağlam bir kişiye aktarılabilir. Ülkemizde bunun örnekleri yaşanmıştır. HIV kuşkusu olan bir kişinin ilk yapacağı işlem, bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurmak olmalıdır. Hekim hastaya danışmanlık verir ve uygun testleri ister; test sonuçlarını yorumlar ve bu sonuçlara göre hastayı uygun şekilde yönlendirir. HIV testleri, hastanın adı şifrelenerek yapılmaktadır.

Soru: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar için evde test yapabilir miyim?
Yanıt: Ülkemizde bu hastalıkların evde tanısına uygun yöntemler satışa sunulmamıştır.
Soru: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar için ne zaman test yaptırmalıyım?
Yanıt: Eğer bu sitede belirtilen hastalıklara ilişkin belirtilerden herhangi biri mevcutsa derhal test yapılması gerekir. Hastalıkların belirti vermeme olasılığı göz önüne alındığında, cinsel etkinlik öyküsüne bakılarak test için karar verilebilir. Örneğin, geçmişteki cinsel etkinlik öyküsünü bilmediğiniz bir kişi ile kondom kullanmadan seks yaptıysanız veya birden çok cinsel eşiniz varsa test yaptırmanızda yarar vardır. Eğer çok eşlilik tercihiniz devam edecekse, altı ayda bir test yaptırmanız önerilebilir. Böyle durumlarda mutlaka her ilişkide kondom kullanmalısınız.
İlk kez tanıştığınız bir kişi ile cinsel bir birliktelik başlatacaksanız, ilişkiye başlamadan önce test yapılması, eşlerin kendilerini daha rahat hissetmeleri açısından yararlı olabilir.
Aynı kişi ile sürekli bir cinsel beraberliğiniz varsa, yine de kondom kullanmanız ve yılda bir kez test yaptırmanız önerilir. Eşinize ne kadar güvenseniz de her insanın hata yapma ve bunu gizleme olasılığı bulunduğunu unutmamalısınız.

Soru: HIV için ne zaman ve hangi sıklıkta test yapılmalıdır?
Yanıt: HIV teşhisi için kullanılan testler, hastanın kanında, HIV mikrobuna karşı gelişmiş olan koruyucu maddeleri (antikorlar) saptamak amacıyla yapılır. Bu antikorlar, virüs vücuda girer girmez oluşmaz. Antikorların testlerle saptanabilir düzeye ulaşması, her kişide farklı zamanlarda gerçekleşir. Bu süre genellikle 2-6 hafta arasındadır. Bu nedenle, korunmasız bir ilişkiden hemen sonra test yapılması uygun değildir; en az iki hafta beklemek gerekir. Ayrıca, ilk testin olumsuz (temiz) bulunması, kişinin virüs taşımadığı anlamına gelmez. Bu kişilerde, korunmasız ilişkiden kırk beş gün sonra test tekrarlanmalıdır. Bundan sonra yapılacak testler gereksizdir; para kaybından başka bir işe yaramaz. Test yaptıracak kişi, testlerin niteliği hakkında başvurduğu hekimden bilgi alabilir.

Soru: Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan nasıl korunabilirim?
Yanıt: Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan (CYBH’den) korunmanın en kesin yolu, cinsel ilişkiye girmemektir. Bu, pratikte uygulanması güç bir önlemdir. Ancak, genç yaşta cinsel etkinliğin başlamasının önemli sakıncaları vardır. Bu nedenle gençlerin, cinsel etkinliğe başlama yaşını olabildiğince ertelemeleri ve cinsel ilişki yerine, yakınlaşmanın diğer yollarını kullanmaları önerilir. Bunlar arasında da en güvenilir olan yaklaşımlar, giysileri çıkarmadan vücutların birbirine teması, okşama ve öpüşmedir. Bunun dışındaki tüm cinsel yakınlaşmalar, hastalık bulaşma riski taşır.
Cinsel etkinlik başladığında CYBH’den korunmanın en güvenilir yolu kondom kullanmaktır. Kondomun doğru kullanılması halinde, koruyuculuğu %100’e yakındır. Kondom, ilişkinin her türünde (vajinal, anal, oral) ve her ilişkide kullanıldığı takdirde koruyucudur.
Seçtiğiniz eş ile ilişkiye girmeden önce cinsel etkinlik öyküsünü öğrenmekte yarar vardır. Bunun için sormanız gereken sorular aşağıda belirtilmiştir:
  • Başka biriyle cinsel ilişkin var mı?
  • Bugüne dek kaç cinsel eşin oldu?
  • Daha önce herhangi bir CYBH geçirdin mi?
  • HIV veya başka bir CYBH’si olan bir cinsel eşin oldu mu?
  • En son ne zaman HIV ve CYBH testleri yaptırdın?
  • O zamandan bu yana kaç cinsel eşin oldu?
  • Daha önce cinsel bölgende yaralar veya siğiller çıktı mı?
  • CYBH olduğunu düşündürecek herhangi bir belirtin var mı-ülser, siğil, akıntı?
  • İlişkimiz başlamadan test yaptırmayı kabul eder misin?
İlişkiye başlamadan önce hastalık taşımadığınız belirlense ve tek eşli bir ilişkiye karar verseniz de her ilişkinizde kondom kullanmanız önerilir. Çünkü her zaman için eşinizin başka biriyle ilişkide bulunma olasılığı vardır. CYBH’nin bulaşması için çoğu kez tek ilişki yeterli olur. Bu nedenle, eşinizin bir kez bile başka biriyle ilişkiye girmesi, hastalanmasına ve hastalığı size bulaştırmasına yol açabilir. Eşinize güvenseniz bile kondom kullanmaya devam etmeniz, CYBH’den korunmak için en güvenilir yoldur.

Soru: Cinsel yolla bulaşan bir hastalığım olduğunu öğrendiğimde ne yapmalıyım?
Yanıt: Öncelikle eş(ler)inizi (ayrılmış dahi olsanız) bilgilendirmeli ve onların da bir hekime başvurmasını önermelisiniz. Cinsel yolla bulaşan birkaç etken aynı anda bulaşabilir. Bu nedenle, bu hastalıklardan birinin saptanması halinde, o kişide diğer hastalıkların, özellikle de HIV’in aranması gerekir. Hekiminizin önerilerini tam olarak uygulamanız ve verdiği tedaviyi söylendiği şekilde kullanmanız, hastalıktan tamamen kurtulmak ve hastalığı eş(ler)inize bulaştırmamak açısından önem taşır. Hekiminiz tedavi bittikten sonra testlerin tekrarlanmasını öneriyorsa, bunu ihmal etmeyiniz. Tedaviniz tamamlanıncaya kadar, hatta mümkünse tedavi bittikten sonra bir hafta cinsel ilişkiden kaçınmanız önerilir. Eğer kesin tedavisi olmayan bir hastalığınız varsa (siğil, uçuk, vb), hastalığı eşinize bulaştırmamanız için hangi önlemleri almanız gerektiğini hekiminizden öğrenmelisiniz.

Soru: Cinsel yolla bulaşan bir hastalığım olduğunda, bunu eşime nasıl söyleyebilirim?
Yanıt: Bu zor bir durum; ancak kendinizi ne kadar rahatsız hissetseniz de eş(ler)inize bunu söylemek zorundasınız. Eş(ler)inizle sürekli ya da kısa süreli ilişkinizin olması veya ondan ayrılmış olmanız önemli değildir; her durumda bu bilgiyi ona iletmeniz gerekir. Eş(ler)iniz mutlaka bir hekimle görüşmeli ve gerekiyorsa test yaptırmalı ve tedavi olmalıdır.
Eş(ler)inizle konuşmadan önce, bir başka arkadaşınız veya bir danışman ile ne söyleyeceğinizi önceden çalışmanız önerilir. İstemediğiniz takdirde, hastalığı nasıl aldığınızı eş(ler)inize söylemek zorunda değilsiniz. Sadece hastalığınızı açıklayıp, onu bir hekimle görüşmek üzere ikna etmelisiniz. Hastalığınız iyileşinceye kadar eş(ler)inizle ilişkiye girmemeniz önerilir. Eğer yine de cinsel ilişkiye girmek niyetindeyseniz, her zaman olduğu gibi, mutlaka kondom kullanmalısınız.
Birçok kişi bu durumda anlayış gösterir ve size yardımcı olur. Ancak bu duruma kızan ve anlayış göstermeyenler de olabilir. Buna hazırlıklı olun ve dürüst davranarak en doğruyu yaptığınızı unutmayın.
 
 

İLETİŞİM:

1367 sk. No. 2 Kat 5 Basmane İZMİR
0 232 343 71 30
aidsvecybhdernegi@gmail.com

SORULARIN İÇİN: